NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
جَعْفَرُ
بْنُ
مُسَافِرٍ
حَدَّثَنَا
ابْنُ أَبِي
فُدَيْكٍ
عَنْ هِشَامِ بْنِ
سَعْدٍ عَنْ
زَيْدِ بْنِ
أَسْلَمَ عَنْ
أَبِي
صَالِحٍ عَنْ
أَبِي
هُرَيْرَةَ
عَنْ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
نَحْوَهُ
قَالَ فِي
قِصَّةِ
الْإِبِلِ بَعْدَ
قَوْلِهِ لَا
يُؤَدِّي
حَقَّهَا
قَالَ وَمِنْ
حَقِّهَا
حَلَبُهَا
يَوْمَ وِرْدِهَا
Ebû Hureyre Nebi
(s.a.v.)'den bir önceki (1658.) hadisin benzerini rivayet etmiştir: (Hadisin
senedindeki) Zeyd b. Eslem, deve ile ilgili bölümde "onların hakkını
(zekâtını) vermeyen" sözünden sonra, "su başına geldikleri günde
sağılmaları haklarındandır" sözünü söyledi.
İzah:
Müslim, zekât
"Su başına
geldikleri günde sağılmaları haklarındandır” cümlesindeki "hak"tan
maksat, vacib hak değil, mendub haktır. Cumhur bu görüştedir. Bazıları bu
hakkın, yardımın yapılması vâcib olduğu duruma mahsus olduğunu söylerken Kadı
Iyaz da: "İhtimal ki, bu zekât farz olmadan önceydi" demiş ve bu
hakkın, zekâtın farz olmasıyla nesh edildiğini kast etmiştir.
Hayvanların su başında
sağılmaları hem hayvanlara hem de fakirlere kolaylık olması içindir. Zira
onları su başında sağmak, evde sağmaktan daha rahat, fakirlere yardım için daha
münâsibtir.